EPİSTEMOLOJİ

Sudem P.
3 min readJun 18, 2021

--

Felsefenin bir insanın tüm dünyaya ve hayata bakış açısını tek bir soruyla değiştirebileceği bir alan olduğunu düşünüyorum. Bunun en başta sebebi bilip bilmediğimiz her şeyi bizi sorgulamaya itmesi. Peki bilip bilmediğimiz bu şeyler nedir? Aslında soru şöyle olmalıydı, bilgi nedir ?

İlk başlarda neredeyse adını duyduğumuz her filozof metafizikle ilgileniyordu. Metafizik konusunda farklı görüş ve düşünceler, düşüncelerin çelişkileri filozofları akıl ve bilgiye yönlendirmiş oldu. Daha sonra doğru bilgi ve bilginin varlığı sorgulanmaya başladı. Bir çok görüş içinde aslında felsefenin tüm alt dallarının yapı taşı olduğu düşünülmekte. Kendini tam anlamda modern bilim devriminden sonra göstermeye başlamıştır.

Genel anlamda bu düşüncelere ismi Yunancadan episteme (bilgi) ve logo (akılda kalıcı söz öbekleri) sözcüklerinden oluşan Epistemoloji ismi verildi ve temel soruları şu şekilde ortaya çıktı ;

Bilgi nedir?

Bilginin kaynağı nedir?

Doğru bilgi var mıdır?

Bilginin sınırı nedir?

İnsan neyi bilebilir?

Bu bilimle tamamen ilgilenen ilk filozof Platon olarak kabul edilmektedir. Daha sonrasında bu konu hakkında Aristoteles, Aziz Augustinus, Aquinalı Thomas, İbni Sina, Farabi gibi filozoflar da çalışmalar yapmıştır. Ama tam anlamıyla kendini modern bilim çağında göstermiştir Epistemoloji.

Platona geri dönecek olursak bu konu hakkında görüşleri Epistemolojinin yapı taşları gibi olabilir. Platon rasyonalist bir filozofdu. Bu konuyu biraz daha açacak olursak rasyonalistler doğru bilgi olanaklıdır ve doğru bilginin ölçütü akıldır görüşüne inananlardı. Yani Platona göre bilginin asıl ve öz kaynağı akıldır, zihindi. Platonun görüşünü biraz daha anlamak için şu örnek üstünden gidilebilir;

· İnsan bildiği bir şeyi bildiği için araştırmaz. Bilmediği bir şeyi ise neyi araştıracağını bilmediği için araştıramaz. Geriye kalan tek seçenek kalır insanın aslında kısmen bildiği bir şeyi araştırmasının mümkün olduğudur.

· Yani insan aslında bildiği, ancak bunun farkında olmadığı bir şeyi araştırabilir ve bu da aslında insanın farkında olmadığı bilgiyi hatırlamasıdır.

· Ölümsüz olan insan ruhu idealar evreninde her şeyin bilgisine sahiptir ama bu dünyaya gelince unuttuğu varsayılır. İnsanda öğrenme denilen şey de aslında hatırlamadır.

· Öğrenme eylemi insanda idea evrenindekileri hatırlama eylemidir.

Platon

Zaten Platona göre de bilgi idea evreninde var olmalıydı. Yani Platon doğru bilginin mümkün olduğunu savunuyordu. Başka bu görüşü savunan akımlara bakarsak ;

· Dogmatizm : Aklın mutlak ve değişmez olanı bilebileceğini, düşünme ve akıl yoluyla değişmez, kesin gerçeklere ulaşabileceğini kabul ediyorlardı.

· Empirizm : Rasyonalizme karşı olarak önceden ya da doğuştan gelen bilgi olmadığına, duyu ve deneyimlerle oluştuğunu kabul ediyorlardı.

· Pozitivizm : Olguların değişmez olduğuna inanıyorlardı ve bilgilerin deney-gözlem şeklinde yasalarla öngörüde bulunmamızla oluştuğunu kabul ediyorlardı.

· Entüisyonizm : Duyu ve aklın veremeyeceği hakikat bilgiye ancak ve ancak sezgiyle ulaşılabileceğini kabul ediyorlardı.

· Kritisizm : Bilginin ham maddesinin duyular aracılığıyla geldiğini ve zihinde akıl ilkeleri ile işlenerek doğru bilgi formunu aldığını kabul ediyorlardı.

Doğru bilginin mümkün olmadığını savunan görüşler de vardı. Bunlardan en çok öne çıkan ikisi Septisizm ve Sofistlerin görüşleriydi.

· Septisizm : İnsan zihninin değişmez bir gerçeğe ulaşamayacağını, hakikat olarak kabul edilebilecek bir şey için zihnimizde bir araç bulunmadığını, bundan dolayı kesin hükümler vermekten kaçınmamızın ve her şeyden prensip olarak şüphe etmemizin doğru olacağını kabul eden görüştür. Bilginin doğru ya da yanlışlığına ait yargıyı kabul etmediği gibi inkâr da etmez sadece bu bilgilerden şüphe eder.

· Sofistler : Doğruluğun insandan insana göre değiştiğini ileri sürmüştür. Bunu en güzel şu örnekle açıklayabiliriz ;

Eli sıcak suda duran bir insan ve soğuk suda duran iki insan düşünelim. Belli bir süre sonra ellerini bu farklı sıcaklıktaki kaptan çıkartıp ilik bir suya soksunlar. Eli soğuk sudan ılık suya giren insan suyu sıcak olarak tanımlar. Eli sıcak sudan soğuk suya giren insan ise suyu soğuk olarak tanımlar.

Yazımı bir Sofist olan Gorgias’ın şu sözleri sözleriyle bitirmek istiyorum ; “Hiçbir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de başkalarına bildirilemez.”

CARPE DİEM

Sudem Pardün

--

--